Geceye bir kelime bırakıyorum: İnat… Sonra hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam ediyorum.
***
Ankara’da ayaz gördüğü her boşluktan girer içeri. Ayrancı evleri sakinlerinin rutinidir pencere, kapı bandı almak ve izolasyon fikirleri geliştirmek. Önce soğuk havanın girmesini engellersin. Perdeleri bile yalıtım için çekersin. Kombinin verimli çalışmasıyla ilgili google araması yapmak, kendince rutinler geliştirmek, banyo saati bulmak da bu semtteki yaşamın bir parçası.
Ne var ki orta sınıf olmanın konforlu otobanları “amaan sağlığımdan kıymetli mi” sözünü de kolayca söyletir. Zaten işten eve bir hayatın varsa yakarsın, ısınırsın, dert etmezsin.
Gördüğü her boşluktan içeri sızan ayazı çok takdir ederim. Bütün kenti dolanır, hiç durmadan, vaktini bekleyerek… Apartman kapısını açınca, masa örtüsünü silkelemek için cam aralanınca veyahut unutulmuş kapı altlarından içeri girip vazifesini yapmak için sabırla bekler. Sabır aslında inadın bir diğer ifadesidir.
***
TDK sözlüğü o kadar kötü ki, ajitasyon için hiçbir dilde olmayan “duygu sömürüsü yapma” anlamını yazmış. Alakası yok; ajitasyon en kaba anlamıyla küçük fikir kıvılcımlarından büyük dönüşümler yaratmak için yapılır. Tıpkı izolasyonu yapılmayan veya yapmaya üşenilen pencere-kapı aralıklarından girip evi soğutan Ankara ayazı gibidir. O her çatlaktan sızarken siz kombiyi daha fazla yakmaya devam edebilirsiniz ama ayazın içeriyi doldurmasını engelleyemezsiniz. Üstelik mecburen kapıyı açacak, pencereyi aralayacaksınız. İçerideki bu ağırlaşmış kokuya tahammülünüz kalmayacak. Hele dışarıdan bir misafir gelirse sizin yerinize o açacak.
***
O zaman sabırla… İnadım inat!